🌔 Zümer Suresi 53 Ayet Okunuşu
oxe0nTC. Zümer Suresi, Kur’ân-ı Kerîm’in otuz dokuzuncu sûresi olup Mekke döneminde inmiştir ve 75 âyettir. Sûre, adını 71 ve 73. âyetlerde geçen “Zümer” kelimesinden almıştır. Zümer; zümreler, gruplar demektir. Sûrede başlıca, göklerde ve yerde Allah’ın birliğini gösteren deliller, mü’minlerin cennete, kâfirlerin cehenneme sevk edilecekleri konu edilmekte; kullar, ölüm gelip çatmadan Allah’a yönelmeye suresi 53. ayet arapça yazılışıقُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعاًؕ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُZümer suresi 53. ayet okunuşuKul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâhrahmetillâhi, innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâcemîan, innehu huvel gafûrur rahîmrahîmuZümer suresi 53. ayet meali anlamıDiyanet İşleri Yeni Meali De ki “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”Elmalılı Hamdi Yazır Meali De ki “Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”Ömer Çelik Meali De ki “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”Zümer suresi arapça okunuşu, yazılışı ve meali
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Ḣaleka-ssemâvâti vel-arda bilhakkis yukevviru-lleyle alâ-nnehâri veyukevviru-nnehâra alâ-lleylis vesaḣḣara-şşemse velkameras kullun yecrî li-ecelin musemmenk alâ huve-l’azîzu-lġaffâruGökleri ve yeryüzünü gerçek olarak yaratmıştır; geceyi kısaltır, gündüze katar ve gündüzü kısaltır, geceye katar ve ram etmiştir güneşi ve ayı; hepsi de muayyen ve mukadder bir zamana dek akardurur; bilin ki odur üstün olan ve suçları, ceza vermeden önce ve tamamıyla örten.Allah Gökleri ve yeri Hakk olarak bin türlü hikmet ve hayırla yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor... Düzenli ve sürekli şekilde, gece ve gündüz birbirini takip ediyor. Güneş’e ve Ay’a İlahi ve mucizevi bir düzen ve disiplin içinde boyun eğdirmiştir, her biri adı konulmuş bir ecele süreye kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; O Üstün ve Güçlü olandır, gökleri ve yeri şaşmaz bir düzen ve değişmez bir gerçek üzere yaratmıştır. O geceyi gündüzün üstüne bürüyüp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne geçirip sarıyor. Güneşi ve ayı, kendi kanunlarına tabi tutmuştur. Herbiri O'nun tarafından belirlenen bir süre içinde akıp gitmektedir. İyi bilin ki, O en yüce iktidar sahibi olan ve çok ve yeri, haklı bir gerekçe ile, hikmete dayalı, hesaplı bir düzen içinde yarattı. Geceyi devamlı gündüzün üstüne örtüyor. Gündüzü de gecenin üstüne örtmeye devam ediyor. Güneşi ve ayı koyduğu kanunlara boyun eğdirdi. Hepsi belirli bir vakte kadar akıp gidecektir. Unutmayın! Kudret ve hükümranlık sahibi olan, kâinatı koruma kalkanına alan, daima bağışlayan O' Kur’an-ı Kerim, 3/190; 7/ ve yeri hak üzere yarattı. Geceyi gündüzün üzerine bürüyor, gündüzü de gecenin üzerine bürüyor; güneşi ve ayı da buyruk altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar hareket eder. İyi bil ki, güçlü olan, bağışlayan O' ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele süreye kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O' ve yeri hak ile hikmetle yarattı; geceyi gündüzün üzerine bürüyor, gündüzü de gecenin üzerine bürüyor sarıyor. Güneşi ve ayı, insanların menfaatine bağladı. Her biri muayyen bir vakte kadar hareket ve cereyan etmektedir. Bil ki, O Azîz'dir = her şeye galibdir, Gaffâr'dır = çok ile gökleri ve yeri yaratmıştır. Geceyi gündüze sarıyor, gündüzü de geceye. Ve O, güneş ve ayı musahhar edendir. Her birisi belli bir süreye kadar akmaktadır. Bilin ki O, izzet, kudret ve bağışlama gökleri ve yeri bir amaç uğruna yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye sarar. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat ediniz, O'nun her şeye gücü yeter; de, yeri de hak olarak yarattı, geceyi gündüze, gündüzü de geceye dolayan odur, hem güneşi, hem de ayı buyrumuna almıştır; hepsi de adanan bir güne dek yürüyecektir, biliniz ki, O'dur emre, O'dur bağışlayıcıO, gökleri ve yeri bir hikmete ve hakikate göre yaratmıştır. O, Geceyi gündüzün üstüne sarıp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor her birini uzatıp kısaltıyor. O, güneşi ve ayı da emri altına almıştır ve insanların hizmetine sunmuştur. Her biri O'nun tarafından belirlenen bir süre içinde uzay boşluğunda akıp gitmektedir. İyi bilin ki; O, mutlak galiptir, çok bağışlayandır. Bkz. 13/2, 31/29, 35/13, 36/38 ve dipnotuSemâvâtı ve arzı hak içün yaratdı giceyi gündüz üzerine gündüzi gice üzerine sevk idiyor. Güneşi ve kameri teshîr iyledi her ikisi de vakt-i mu’ayyene kadar seyirlerine devâm idiyorlar. Allâh ’azîz ve ve yeri gerçekten yaratan O'dur. Geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Her biri belirli bir süreye kadar yörüngelerinde yürüyen güneş ve ayı buyruk altında tutar. Dikkat edin, güçlü olan, çok bağışlayan O' ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat et! O, azîzdir, ve çok bağışlayandır. Gece ve gündüzün birbirine örtülüp sarılmasıyla, sürelerinin uzayıp kısaldığına yerin yuvarlaklığına, hem kendi hem de güneş etrafında döndüğüne işa... Devamı..Gökleri ve yeri gerçek ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine yuvarlar ve gündüzü de gecenin üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da emri altına sokmuş ve onların her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. Kesinlikle, O Üstündür, ayet, dünyanın yuvarlak olduğunu bildirmektedir. "Yuvarlıyor" kelimesinin arapçası olan "yükevviru" kelimesi ile Türkçeye de geçen "küre" aynı kökt... Devamı..O, gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor. Güneşi ve ay'ı emrine âmade kılmış, her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki, çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan ancak O' ve Yeri hakk ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü gecenin üstüne sarıyor, Ay ve Güneşi müsahhar kılmış her biri bir müsemmâ ecele cereyan ediyor, uyan, o öyle azîz, öyle gaffarGökleri ve yeri hakk ile yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına almıştır. Hepsi belirlenmiş bir zamana akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, Mutlak Üstün Olan'dır, Çok Bağışlayıcı' ve yeri hak kın ikaamesine sebeb olarak yaratdı O. Geceyi gündüzün üstüne bürüyüb örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne getirip sarıyor. Güneşi, ayı müsahhar kıldı. Herbiri muayyen bir vakt için seyr-ü cereyan etmekdedir, Gözünü aç, O emrinde mutlak gaalibdir, dostlarını çok ve yeri hak ile yerli yerinde yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine sarar; gündüzü de gecenin üzerine sarar; güneşi ve ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Herbiri belirli bir vakte kıyâmete kadar akıp gider. Dikkat edin! O, Azîz kudreti dâimâ üstün olandır, Gaffâr çok bağışlayan ve yeri doğru bir amaç için yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örter, gündüzü de gecenin üzerine örter. Güneşi ve ayı kendi kontrolü altına almış, hepsi belirlenmiş bir vakte kadar akıp gider. O, her şeye gücü yeten ve bağışlayıcı olan değil midir?Yerleri, gökleri gereğince yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye doladı. Güneşi ayı buyruk altına aldı. Hepsi de belli bir sona kadar yürüyüp gidiyor. Bilesin ki o erklidir, çok gökleri ve yeri hak ve hikmetle yarattı. O, geceyi gündüze, gündüzü geceye dolar [⁴]. O, güneşi ve ay/ı müsahhar kılmıştır, her biri muayyen bir zamana kadar seyr ve cereyan eder. Haberiniz olsun ki O, yegâne galiptir, çok yarlıgayandır bağışlayandır.[4] Birini eksiltir, öbürünü artırır, birbiri ardınca ve yeri hak ile yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine, gündüzü de gecenin üzerine sarar [yukevviru]¹. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Hepsi de belli bir zamana kadar akıp gider. Biliniz ki O, Azîz’dir, Gaffâr’ Ayette geçen “yukevviru” fiili Arapçada yuvarlak bir şeyin üzerine sarmak anlamındadır. Buradan dünyanın yuvarlaklığına ve döndüğüne bir işaretin va... Devamı..Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. Güneşe ve aya da boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok gökleri ve yeri anlamsız ve boş yere değil; hak, hukuk ve adâlet esaslarına göre, belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, yani hak ile yaratmıştır. Görmüyor musun; nasıl da geceyi gündüzün üzerine dolamakta, gündüzü de gecenin üzerine dolamaktadır ve her biri belli bir yörüngede akıp gitmekte olan Güneş’i ve Ay’ı, insanlığın faydası için kendine boyun eğdirmektedir! İyi bilin ki O, sonsuz kudret sahibidir, çok bağışlayıcıdır!Yer’i ve Gökler’i Hakk ile yarattı. Gece’yi Gündüz’ün üzerine dürüyor; Gündüz’ü de Gece’nin üzerine dürüyor. Güneş’i ve Ay’ı boyun eğdirdi / hizmete verdi. Belli bir süre için hepsi akıp gidiyor. Dikkat edin! O Gaffâr Azîz’ aydınlığa; aydınlığı karanlığa çevire çevire, gökleri ve yeri milim milim dengeleyip yaratan bu güçtür. Güneşe ve aya hükmeden de odur. Nitekim hepsi Allah'ın belirlediği bir sona doğru akıp gidiyor. Şu güç ve hoşgörü ihtişamına bakın.. “Gökleri yeri gerçeklik üzerine yaratmıştır. Yarattıklarında hiçbir düzensizlik, çelişki, yalan göremezsin. O geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ayı koyduğu yasalara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar yörüngelerinde seyreder. İyi bilin ki Allah mutlak güç sahibidir. Çok bağışlayandır.” Allah gökleri ve yeri bir amaç ile [*] yarattı. Geceyi gündüzün üzerine bürüyüp örtüyor; gündüzü de gecenin üzerine bürüyüp örtüyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Bunların her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. Dikkat edin! O güçlüdür, çok mesajlar Enâm 673; Yûnus 105; İbrâhîm 1419; Hicr 1585; Nahl 163; Ankebût 2944; Rûm 308; Zümer 395; Duhân 4439; Câsiye 4522; Ahkâf ... Devamı..O gökleri ve yeri, asla değişmeyen ölçülerle yarattı. Her an geceyi gündüzün üstüne örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne örtüyor. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gitmekte olan güneşi ve ayı da emri altına almıştır. Şunu iyi bil ki¹ O çok şereflidir, Âyetin son bölümü, yukarıda اَلاَ istiftah edatı olarak tercüme edilmiştir. Ancak baştaki hemze soru harfi olarak da anlaşılabilir. O zaman tercüm... Devamı..O, gökleri ve yeri [derunî bir] hakikate ⁵ göre yaratmıştır. O gecenin gündüze sızıp onu örtmesini ve gündüzün de geceye sızıp örtmesini sağlar; O, güneşi ve ayı [kendi kanunlarına] tâbi tutmuştur, her biri [O’nun tarafından] belirlenen bir süre içinde akıp gitmektedir. ⁶ O, güçlü ve bağışlayıcı değil midir?5 Bkz. 105’in son cümlesi ile ilgili not Bkz. 132, not O, gökleri ve yeri belli bir amaç için yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne gündüzü de gecenin üstüne bürüyüp örten O’dur. Her biri kendi yörüngesinde yüzüp giden güneşi ve ayı sizin istifadenize sunan da O’dur. İyi bilin ki O’dur mutlak üstün ve yüce olan, çokça ve sürekli bağışlayan. 2/21-22, 31/20O gökleri ve yeri gerçek bir amaçla yaratmıştır; o geceyi gündüzün başına sarar, gündüzü de gecenin başına sarar;[⁴¹⁰⁵] yine O, her biri kendi mecrasında belirli bir süreye kadar akıp gidecek olan güneşi ve Ay’ı da bir yasaya bağlamıştır.[⁴¹⁰⁶] Değil mi ki, sadece O mutlak üstün ve yüce olandır, tekrar tekrar bağışlayandır.[⁴¹⁰⁷][4105] Kur’an’da gece-gündüz örneğinin geçtiği her yerde olduğu gibi, burada da hak-bâtıl, iman-küfür mücadelesinin tabiatı dile getirilmektedir. Tıpk... Devamı..Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine sarar ve gündüzü de gecenin üzerine sarıverir ve güneşi ve ay'ı musahhar kılmıştır. Her biri muayyen bir zamana kadar cereyan eder. Haberiniz olsun ki, her şeye galip, çok yarlığayıcı olan, O' gökleri ve yeri hikmetle ve ciddî bir maksatla yarattı. Devamlı sûrette geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Güneş ve ay'ı da sizin hizmetinize veren O'dur. Onlardan her biri belirli bir süreye kadar akarcasına hareket eder. İyi bilin ki O, azîz ve gafurdur üstün kudret sahibi olup, aynı zamanda çok affedicidir. [7, 54; 3, 190]Bu âyette geçen tekvir “Baş gibi yuvarlak bir cismin etrafında bir şeyi, mesela sarığı dolayıp sarmak” demektir. S. Kutub der ki “Bu tekvir tabiri, ... Devamı..Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O, aziz ve çok ve yeri, gerçek[*] varlıklar olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne, gündüzü de gecenin üstüne sarar. Güneşi ve ayı hizmete sokmuştur. Her biri, belli bir süre içinde akıp gider. Bilesin ki O üstündür, çok bağışlayıcıdır.[*] bi el hakkıبِالْحَقِّHem kendisi gerçek hem de gerçekleri gösterecek gökleri ve yeri hakkıyla yaratmıştır. Geceyi gündüze örter, gündüzü de geceye örter, güneşe ve aya da boyun eğdirmiştir. Hepsi de belli bir süre için akar/döner. Bilin ki O, güçlüdür, ve yeri hak ile yarattı. O, geceyi gündüzün üzerine, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor;1 Güneş ile Ayı da itaatkâr kıldı. Onların hepsi de belirlenmiş bir vakte kadar akıp gider. Bilin ki Onun kudreti herşeye üstündür ve O çok bağışlayıcıdır.1 Âyette geçen fiil, “yuvarlak birşeyin etrafına sarmak” anlamına gelmektedir ki, burada Dünyanın küresel biçimi oldukça net bir ifadeyle dile getir... Devamı..Gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne çekip örtüyor; gündüzü de gecenin üstüne sarıp dürüyor. Güneş'i ve Ay'ı bir buyruğa boyun eğdirmiştir. Hepsi, belirlenmiş bir süreye kadar akar gider. Gözünüzü açın; Azîz'dir O, Gaffâr' gökleri daħı yiri ḥaķk-ıla. śarar giceyi gündüz üzere daħı śarar gündüzi gice üzere. daħı musaḥḥar eyledi güneşi daħı ayı her biri yürir adanılmış zamān vaķtına degin. ay ol beñdeşsüz yarlıġayıcıdur!Yaratdı gökleri ve yirleri daḫı ḥaḳḳ‐ıla. Givürür giceyi gündüz içine ve givürür gündüzi gice içine. Daḫı musaḫḫar eyledi ay‐ıla güneşi. Barçasısegirdür bir bilinmiş vaḳta degin. Ol Allāh günāhlar baġışlayıcıdur.Allah göyləri və yeri haqq olaraq hikmətlə yaratdı. O, gecəni gündüzə, gündüzü də gecəyə qatar gah gündüzü, gah da gecəni uzadar. O günəşi və ayı ram bəndələrinin mənafeyinə tabe etdi. Onların hər biri müəyyən bir müddətədək qiyamət gününə qədər hərəkət edər. Agah olun ki, O, yenilməz qüvvət sahibidir, günahları çox bağışlayandır!He hath created the heavens and the earth with truth. He maketh night to succeed day, and He maketh day to succeed night, and He constraineth the sun and the moon to give service, each running on for an appointed term. Is not He the Mighty, the Forgiver?He created the heavens and the earth in true proportions4247 He makes the Night overlap the Day, and the Day overlap the Night He has subjected the sun and the moon to His law Each one follows a course for a time appointed. Is not He the Exalted in Power - He Who forgives4248 again and again?4247 Cf. 673, and n. 896. 4248 His Power is equalled by His Mercy. Who can there be like unto Him?
TEFSİR Bu âyet-i kerîmeler sadece günahkâr mü’minlere değil, kâfiri, müşriki ve münâfığıyla bütün insanlara hitap eder. Hepsini Allah’ın affına, bağışlamasına ve rahmetine davet eder. Bir insan, yanlış inanç ve günah bakımından hangi derekede, hangi derin çukurda bulunursa bulunsun, buradan kurtulmaya karar verip tevbe ipine sarıldığı takdirde Allah Teâlâ onu kurtaracaktır. Çünkü Allah, dünyada küfür ve şirk dâhil bütün günahları bağışlayacağını, bağışlamayacağı hiçbir günahın bulunmadığını açıkça ilan ediyor. Nisâ sûresi 48. âyette bahsedildiği üzere Allah’ın, “kendine ortak koşulmasını bağışlamaması”, dünya ile değil âhiretle alakalı bir durumdur. Böyle olmasaydı bir kez şirke düşmüş hiçbir kimsenin artık ebediyen affedilmemesi gerekirdi ki, bu realiteye aykırıdır. Nitekim âyetlerin iniş sebebi de bu hususu açıklamaktadır Rivayete göre müşriklerden bir topluluk çokça adam öldürmüş, çokça zina etmişlerdi. Fakat bir taraftan da iman ışığı kalplerini yoklamaya başlamıştı. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle haber gönderdiler “Senin kendisine davet ettiğin din, hiç şüphesiz güzel bir şeydir. Tevbe edersek, tevbemiz kabul olur mu dersin?” Bunun üzerine bu âyet-i kerîmeler nâzil oldu. Müslim, İman 193 Yine rivayete göre Mekkeli müşrikler şöyle demişlerdi “Muhammed putlara tapan ve Allah’ın haram kıldığı cana kıyan kimsenin günahının bağışlanmayacağını söylüyor. Peki nasıl hicret edelim? Nasıl müslüman olalım? Biz hem Allah ile birlikte başka ilâhlara ibâdet ettik, hem Allah’ın haram kıldığı cana kıydık.” Bunun üzerine yüce Allah bu âyet-i kerîmeleri indirdi. Kurtubî, el-Câmi, XV, 268 Bu rivayetler, âyetlerin şumulünün ne kadar geniş olduğunu izah eder. Ancak Cenâb-ı Hak, tevbe edilse de edilmese de mutlak olarak herkesi ve her günahı bağışlayacağını söylemiyor; aksine 54. âyette bağışlanmak için tevbe edip kendine yönelmeyi şart koşuyor. Tevbe edip Allah’a yönelmeyen ve O’nun emirlerine teslim olmayan kimselere yardım olunmayacağını bildiriyor. 55. âyette ise yine bağışlanmanın mümkün olabilmesi ve bunun kula fayda verebilmesi için, dünyada helak edici musibet veya ölüm gelmeden yahut ölüp öte dünyada cehennem azabıyla karşılaşmadan, Allah’ın indirdiği en güzel buyrukları içine alan Kur’an-ı Azîmüşân’a en güzel şekilde tâbi olma şartı getiriliyor. Tevbe edip Allah’a dönmeyi geciktirmeme bakımından şu kıssa pek ibretlidir Rivayete göre bir terzi, sâlihlerden bir zâta “–Resûlullah Allah Teâlâ, kulunun tevbesini, canı boğazına gelmediği müddetçe kabul eder» Tirmizî, Deavât 98/3537 hadîs-i şerîfi hakkında ne buyurursunuz?” diye suâl etti. O zât da sordu “–Evet, böyledir. Ama senin mesleğin nedir?” “–Terziyim, elbise dikerîm.” “–Terzilikte en kolay şey nedir?” “–Makası tutup kumaşı kesmektir.” “–Kaç seneden beri bu işi yaparsın?” “–Otuz seneden beri.” “–Canın gırtlağına geldiği zaman, kumaş kesebilir misin?” “–Hayır, kesemem.” “–Ey terzi! Bir müddet zahmet çekip öğrendiğin ve otuz sene kolaylıkla yaptığın bir işi o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tevbeyi o an nasıl yapabilirsin? Bugün gücün kuvvetin yerinde iken tevbe eyle! Yoksa son nefeste istiğfar ve hüsn-i hâtime nasîb olmayabilir... Sen hiç Ölüm gelmeden evvel tevbe etmekte acele ediniz!» Münâvî, Feyzu’l-kadîr, V, 65 sözünü işitmedin mi?” Bunun üzerine terzi ihlâsla tevbeye sarıldı ve sâlihlerden oldu. Âyet-i kerîmeler şuna işaret etmektedir ki, kulun samimi bir tevbesi olmadan ve bundan böyle sergileyeceği hal ve hareketleriyle, ibâdet ve ahlâkıyla yaptığı tevbede gerçekten ciddi olduğunu doğrulamadan ilâhî affa nâil olması zor gözükmektedir. O halde, Allah’ın rahmetinden ümit kesmemenin ve mağfiretine erişmenin ancak belirtilen şartlar yerine getirildiği zaman mümkün olabileceği anlaşılır. Resûl-i Ekrem kudsî hadislerde Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu haber vermektedir “Kullarım! Siz gece gündüz günah işlemektesiniz. Bütün günahları affeden de yalnızca benim. Benden af dileyin ki sizi bağışlayayım.” Müslim, Birr 55 “Ey Âdemoğlu! Sen bama dıa ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günah ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım. Ey Âdemoğlu! Günahların gökleri dolduracak kadar da olsa, sen benden bağışlanma dilersen, günahlarını affederim. Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, bana hiçbir şeyi ortak koşmamış, şirke bulaşmamış olman kaydıyla, ben de seni yeryüzü dolusu bağışlamayla karşılarım.” Tirmizî, Deavât 98 Bu ilâhî müjdeleri işiten imanlı bir gönül şöyle demekten kendini alamaz “Kesemem ümîdimi eltâf-ı Hüdâ’dan zira, Kerem ü lutfu füzûndur benim ümidimden.” “Yüce Rabbimin bana lütfedeceği af, bağışlama ve türlü türlü nimetlerden aslâ ümidimi kesmem, kesemem. Çünkü O’nun keremi, lutfu, iyilik ve ihsanı benim O’na olan ümidimden çok daha fazladır.” Aşağıda gelen âyetler, belli şartlar çerçevesinde aynı gerçeği daha net ve anlaşılır hâle getirmektedir Kaynak Ömer Çelik Tefsiri
zümer suresi 53 ayet okunuşu