♥️ Üre Ile Ürik Asit Arasındaki Fark

sDiXsDT. Üre ve Ürik Asit Pek çok kişi karışsa da üre ve ürik asit iki farklı bileşiktir. Bu bileşikler, günlük yaşamlarımızda çeşitli amaçlarla kullanılmakta ve kullanıldığı için oldukça aşinalık içindeyiz. İnsan vücudunda üre atık bir üründür. İdrarda diğer bileşenlerle birlikte atılır. Diğer bileşenleri sodyum klorür ve diğer kimyasal maddelerdir. Üre de vücuttan terden atılır. Ürik asit ayrıca vücuttan atılır, ancak idrar metabolizmasının son ürünüdür. Bu yüzden daima idrarla atılır. Ürik asit kuşların atılımıdır ve genellikle katıdır. İnsanın attığı üre formda sıvı halde iken. Üre'nin kimyasal formülü NH2 2CO'dur ve ürik asitin kimyasal formülü C5H4N4O3'tür. Bu iki bileşik de organiktir. Üre molekülünde iki amin kalıntısı bulunur ve bunlar fonksiyonel grup karbonil ile birleştirilir. Ürik asit ksantin oksidazdan yapılır. Dokular için toksiktir. Üre renksiz, suda çözünebilir, kokusuz ve nötr. Toksik değildir ve gübrelerin üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunun sebebi, azot ve azot için çok iyi bir kaynak olduğu için bitkilerin etkili büyümesini sağlar. Üre'nin taşıma maliyeti, katı bir gübre ve azot içeriği yüksek olduğundan daha azdır. Taşınan azot miktarı üre taşınırken daha fazla olur. Hammadde ürünlerinde de kullanılır. Üre, otomotiv endüstrisinde ve kimya endüstrisinde de kullanmaktadır. Ürik asit ayrıca azot içeriğinden dolayı gübredir. Ancak kullanılan ürik asit şekli Guano'dır. Ürik asit kristalin bir formdadır ve bu, ateşböceklerini püskürtmek için bazı reflektörlerin üretiminde kullanılır. İnsanlarda yüksek düzeyde kan üresi böbrekleri etkileyebilir. Ürik asit içeriği yüksek olursa, eklemlerinizde ağrıya neden olabilir. Vücuttaki ürik asit düzeyinin yükselmesi böbrek taşlarının oluşumuna neden olur. İnsanlarda kan üresi ürik aside dönüşür. Bu fazlalık ise, bu bileşiğin böbrekler üzerindeki etkisi diyabetik hastalarda yüksektir. Vücutta üre depozitinin fazla olduğu durumlarda, böbreklerin başarısızlığı veya daha az işlev görmesi anlamına gelir. Bazen böbrek yetmezliğine bağlı olabilir. Özet 1. Kuş fekal maddede üric asit katı haldedir ve üre insanda sıvı haldedir. 2. Üre NH2 2CO iken ürik asit C5H4N4O3'tür. 3. Üre farklı alanlarda yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak ürik asitin pek fazla kullanımı yoktur. 4. Üre, herhangi bir ürik asit formundan daha çok kullanılan gübredir. idrar asidi aşırı miktarı böbrek taşlarına yol açar ve vücuttaki aşırı üre seviyeleri böbrek yetmezliğini gösterir. 6. Ürik asitin uzatılmış depolanması, üre fazlasından daha insan vücudu dokularına zararlıdır. Ürik asit yüksekliği denince akla hemen “gut hastalığı” geliyor ama ürik asit yüksekliğinin başka önemli yanları var. Özellikle son yıllarda karşılaştığımız bazı sağlık sorunları, ürik asit yüksekliğiyle bir şekilde bağlantılı. İsterseniz önce gut hastalığına kısaca değinelim, sonra da “hiperürisemi”den neden çekindiğimizi anlatalım. Gut, romatizmal bir hastalık. Eklemlerde şişme, ağrı, kızarıklık ve ısı artışıyla ortaya çıkıyor. Daha çok ataklar şeklinde seyrediyor. “Gut krizleri” adı verilen bu ataklar genellikle geceleri, çoğu zaman da ağır proteinden zengin et, balık ve alkollü bir akşam yemeği sonrasında ortaya çıkıyor. Gut atağının en sık görüldüğü eklem, ayak başparmağı. Hastalar çoğu zaman gecenin ortasında korkunç bir parmak ağrısıyla uyanıyor. Öyle ki, yorganın o bölgeye değmesi bile ağrıyı şiddetlendiriyor. Gut hastalığı yalnız bu ağrılarla karakterli de değil. Büyük eklemleri de tutuyor. Eklemlerin içinde ürik asit kristalleri birikiyor ve eklemler zamanla şişiyor, şekilleri bozuluyor. Ürik asit kristalleri eklemler dışında kulak kepçesinde, topuk bölgesinde, diz ve dirsekte de tofüs adı verilen mercimekten nohut büyüklüğüne kadar değişebilen büyüklükte şişliklere yol açıyor. Ürik asit fazlalılığının böbrek taşlarına neden olduğu da biliniyor. ŞU DURUMLARA DİKKATÜrik asit yüksekliği hiperürisemi ile son yıllarda daha sık karşılaşmaya başladık. Yani seyrek görülen klasik gut hastalığından ve gut krizlerinden daha önemli bir durum ortaya çıkıyor. Özellikle kilo sorunu olan ve bilhassa göbekten yağlanan çoğu insanda ürik asit yüksekliği saptıyoruz. Bu kişilerin çoğunda şu ortak özellikler var Fazla alkol tüketme eğilimindeler. Çok fazla miktarda fruktoz şurubu eklenmiş meşrubatlar, kolalı içecekler içiyorlar. Çok fazla tatlı meyve tüketme eğilimleri var. Karaciğerleri genellikle yağlı. Karın-göbek bölgesinden kilo alıyorlar. Tansiyon yüksekliğine eğilimleri var. Hemen hemen tamamına yakınında insülin direnci saptanıyor. İnsülin direnci genellikle bir süre sonra da glikoz toleransı bozukluğu hatta diyabetle neticeleniyor. Önemli bir kısmında da trigliseridin yüksekliği ve/veya veya HDL kolesterol iyi kolesterol azlığı belirleniyor. Sorumlu fruktoz şurubu mu?Yani bu kişilerde problem klasik bilinen “gut/hiperürisemi” öyküsünden biraz farklı. Bunlar daha ziyade yüksek kalorili beslenen, fazla miktarda şeker, özellikle de meyve şekeri yani fruktoz tüketen, hareketsiz kişiler. Önemli birkaç çalışma, kilo salgınının arkasında aşırı kalorili beslenme ve hareketsizlik kadar çok fazla meyve şekeri yani fruktoz tüketimi olduğunu da gösteriyor. Özellikle tatlıların baklavalar, hatta sütlü tatlılar ve meşrubatların meyve aromalı içecekler, kolalı içecekler içine konan mısır kaynaklı fruktoz şurubunun normal şekerden daha ucuz olduğu için tatlı ve meşrubat üreticilerinin çoğu bunu tercih ediyor bu konuda önemli bir suçlu olabileceğini gösteren deliller var. Fazla fruktoz insülin direnci ve diyabete, obeziteye, hiperürisemiye ve hipertansiyona giden yolun tetikleyicisi veya sabotajcısı gibi görünüyor. Bu nedenle özellikle kilo sorunu, hipertansiyonu, insülin direnci, karaciğer yağlanması kolesterol dengesizliği olan birisiyseniz, gut atağı geçirmeyi beklemeden aç karna bir kan örneği vererek ürik asit seviyenizi ölçtürmenizi öneriyorum. 20 yaş sonrasında hiç kimsenin ürik asit seviyesi yüzde mg’ı geçmemeli. Mümkünse 5 mg’ın altında mucize beklemeyinVitamin, mineral ve diğer besin desteklerinin sağlığa yararlı olduklarından kuşku duymuyoruz. Ama bu durum bazen abartılıyor. Özellikle vitamin üreticileri bu beklentileri artırmaya çalışıyor. Onların yayınladıkları broşürlere, kitapçıklara bakarsanız bu desteklerle ne kanser, ne kalp hastası ne de Alzheimer’lı biri olursunuz. Hatta gribe, nezleye bile yakalanmazsınız. Bu dükkanlardan alışveriş yaparken lütfen çok dikkatli olun. Yoksa bir çanta dolusu vitamini fark etmeden satın alabilirsiniz. Geçenlerde böyle bir durum yakın bir arkada-şımın başına gelmiş. Birkaç gün sonra kocaman bir torbayla bana uğradı. Torbadakilerle yeni bir vitamin dükkanı bile açmak mümkündü. Bu ürünlerin yalnızca belli koşullarda, belli süreyle kullanılabileceğini, bazılarının birlikte kullanılmasının ciddi sakıncalar yaratabileceğini öğrendiğinde çok üzüldü. Vitamin, mineral ve besin destekleri de, bitkisel destekler de asla birer mucize değiller. Bu desteklerde bulunan maddeleri doğal yollardan kazanmaya çalışın. Mutlaka faydalanmak istiyorsanız lütfen doktorunuzdan bilgi alın. Paranıza da, size de yazık olmasın. Üre ve ürik asit, normal kullanımda aynı kabul edilen iki farklı maddedir. Üre ve ürik asit vücudun atık maddeleridir. Bu, dışkı yoluyla vücuttan dışarı çıkar. Üre ve ürik asidin toplumda kimyasal olarak başka kullanımları da vardır. Gübre ve diğer faydalı maddeler olarak kullanılırlar. İşte bu iki terim arasındaki fark, üre ve ürik asit arasındaki bir tartışma. Üre ve Ürik Asit Üre ve ürik asit arasındaki fark, farklı kimyasal formüllerle tamamen farklı olmalarıdır. Ürenin kimyasal formülü NH22CO, ürik asidin kimyasal formülü ise C5H4N4 O3'tür. Ürenin gübre olarak kullanılması gibi farklı kullanımları da vardır, ancak ürik asit seviyesi esas olarak sağlık sorunlarını teşhis etmek için kullanılır. Üre, insanlarda idrarın ana bileşenidir. İdrar, insanların sıvı haldeki atılımıdır. Ürik asit de insan vücudundan ter olarak salgılanır. Ürenin kimyasal formülü NH22CO'dur. Üre renksizdir, suda çözünür, kokusuzdur ve nötrdür. Gübre endüstrilerinde yaygın kullanımları vardır. Ürik Asit, kuşların katı dışkısının ana bileşenidir. Ürik asit de insan dışkısında bulunur. Ürik asidin kimyasal formülü C5H4N4 O3'tür. Bu organik bir kimyasaldır. Uzun süreli ürik asit birikimi sağlığa zararlıdır. Böbrek yetmezliğine ve hatta ölüme neden olabilir. Üre ve Ürik Asit Arasındaki Karşılaştırma Tablosu Karşılaştırma Parametreleri Üre Ürik asit olarak yayınlandı İnsanda idrar olarak Kuşlarda katı dışkı maddesi formül NH22 CO C5H4n4 Ö3 kullanır Yaygın kullanımları vardır Minimum kullanıma sahiptir İnsanlarda aşırı miktar reaksiyonu Bu böbrek yetmezliğine yol açar. Bu böbrek taşlarına yol açar. uzun süreli mevduat Dokular için çok zararlı Ürik asit ile karşılaştırıldığında dokulara daha az zararlı Üre nedir? Üre, insanlarda idrarın ana bileşenidir. İdrar, insanların sıvı haldeki atılımıdır. Ürik asit de insan vücudundan ter olarak salgılanır. Ürenin kimyasal formülü NH22CO'dur. Üre renksiz, suda çözünür, kokusuz ve nötrdür. Gübre endüstrilerinde yaygın kullanımları vardır. Üre organik bir bileşiktir. İnsan vücudunda atık bir ürün olarak kabul edilir. Üre, amino asitlerdeki proteinlerin parçalanması ve ardından amino asitlerin üreye dönüşmesi nedeniyle karaciğerde üretilir. Böbrek, üreyi kandan idrara aktarır ve vücuttan dışarı atar. Böbrek hücrelerinde uzun süreli üre birikimi sağlığa çok zararlıdır. Vücutta artan üre seviyesi böbrek yetmezliği ile sonuçlanır ve kişi dinlenme hayatını diyaliz ile geçirmek zorunda kalabilir. Günümüzde üre endüstrilerde üretilmektedir. Sentetik üre, hem katı hem de sıvı formda amonyak ve karbondioksit yardımıyla üretilir. Bu sentetik ürede azot içeriği çok yüksektir ve gübre olarak kullanılmaya uygundur. Günümüzde azotlu gübrelerin %90'ı ana bileşen olarak üre içerir. Toprakta üre, amonyağa dönüşür. Toprakta bulunan bakteriler, amonyağı daha sonra bitkiler tarafından alınan nitratlara dönüştürür. Üre suda yüksek oranda çözünür, bu da çözeltilerin hazırlanmasını ve tarım bitkilerine püskürtülmesini daha kolay ve tercih edilir hale getirir. Ürik Asit Nedir? Ürik Asit, kuşların katı dışkısının ana bileşenidir. Ürik asit de insan dışkısında bulunur. Ürik asidin kimyasal formülü C5H4N4O3'tür. Bu organik bir kimyasaldır. Uzun süreli ürik asit birikimi sağlığa zararlıdır. Böbrek yetmezliğine ve hatta ölüme neden olabilir. Pürin adı verilen bir kimyasalın parçalanması nedeniyle insan vücudunda ürik asit oluşur. Ürik asit kanda çözülür ve daha sonra böbrek tarafından süzülür. Bu ürik asit idrar yoluyla vücuttan atılır. Ancak diyetimiz ve yaşam tarzımız nedeniyle bazı insanların vücutlarında çok zararlı olan ürik asit seviyeleri artar. Bu ekstra ürik asit kristaller oluşturur ve diz eklemlerine ve diğer eklemlere yerleşerek ağrıya neden olur. Bu tıbbi duruma artrit denir. Böbrekte uzun süreli ürik asit birikimi böbrek taşlarına ve diğer sağlık sorunlarına yol açar. Ürik asit birikimi, üre birikimine kıyasla daha zararlıdır. Ürik asit, kuşların ve sürüngenlerin katı dışkı maddesinde bulunur. Vücutlarından azotlu bir atık ürün olarak salıyorlar. Bunun nedeni, amonyağın üreye dönüştürülmesinin, amonyağın ürik aside dönüştürülmesine kıyasla daha fazla enerjiye ihtiyaç duymasıdır. Enerjiden tasarruf etmek için amonyağı ürik aside çevirir ve vücutlarından atarlar. Üre ve Ürik Asit Arasındaki Temel Farklar Çözüm Üre ve ürik asit, organizmaların vücutlarından çıkan atık ürünlerdir. Üre, insan vücudundan idrar olarak atılır ve ürik asit, kuşların katı dışkı maddesi olarak atılır. Ancak ürik asit insanlarda da bulunur. Yüksek düzeyde ürik asit, yüksek düzeyde üreden daha tehlikelidir. İkisi de sağlığa çok zararlı. Bu nedenle bu tür sağlık sorunlarından kaçınmak için günlük diyet ve yaşam tarzını sürdürmeye dikkat edilmelidir. Üre ayrıca endüstrilerde de üretilmektedir. Bu sentetik üre, daha iyi büyümeleri için tarım bitkilerine ekstra bir katkı sağlamak için gübre olarak yüksek oranda kullanılır. Referanslar Merhaba. 29 yaşındayım. Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmam olduğu için dönem dönem kan veriyorum. Şeker, tansiyon vb. Bilinen bir rahatsızlığım yok. Kilolu değilim. İlaç kullanmıyorum. Enzimlerim de normal kontrole gittiğimde üre 30 35 arası çıkıyor. Kreatinin 1 veya çıkıyor. Ürik asit hep referans değerin 1 puan üstünde çıkıyor. Mesela referans yazmışsa gibi çıkıyor. Spot idrar alındı 6 mikrogram protein çıktı. 24 saatlik almadılar. Sizce böbrekler açısından bir sıkıntı var mıdır. Teşekkür ederim. BİYOKİMYA’DA BİLİNMESİ GEREKEN BAZI TEMEL YÖNTEMLER Tüm kursiyer arkadaşların en çok merak ettiği şeylerden birisi, son sınavlarda yöntemler çok soruluyor. Bu konuda ne yapabiliriz? Sonuçta tüm laboratuar yöntemlerini öğrenmek hem çok zor, hem de gereksiz. Ben bu baskıda önemli gördüğüm bazı temel yöntem ve testlerle ilgili bilinmesi gereken bazı bilgileri eklemeye çalıştım. Total Protein; Serumda total protein miktarı 6,0 – 8,0 gr/dl dir. Total protein ölçümünde başlıca yöntemler aşağıda verilmiştir. Bu yöntemleri anlatmadan önce bazı temel prensipleri incelemek gerekir. Kolorimetri; Bir ışık kaynağından çıkan, gözle görülen 350-780 nm dalga boyunda ışığın renkli bir çözelti içerisinden geçerken, oluşturduğu absorbansın ölçülmesi prensibidir. Fotometri; Kolorimetri prensibi ile aynı olup, temel fark 200 ila 2000 nm dalga boyu arasındaki, yani UV ve İnfrared ışınların da kullanılmasıdır. Kolorimetre ve fotometrede yukarıda verilen dalga boyu aralıklarında ışık geçiren belirli sayıda sabit filtreler kullanılır. Spektrofotometre; Fotometre ve kolorimetre cihazlarından daha gelişmiş olup, istenilen tek bir dalga boyunda ışık bir prizma aracılığıyla % 1 hassasiyet ile seçilebilmektedir örn 280, 281, 282,….. nm vb . Florometri; Belirli bir ışık kaynağından çıkan UV ışık, çözelti içindeki maddeler tarafından absorbe edilerek daha uzun bir dalga boyu görünür ışık şeklinde yayımlanırsa buna floresans denir. Floresansı ölçen cihazlara fluorometre denir. Direkt fotometrik ölçüm; Proteinlerin yapısında bulunan triptofan ve tirozin gibi aromatik aminoasitlerin pH 8 de ultraviole dalga boyunda 280 nm verdiği absorbansın spektrofotometrik ölçümüne dayanır. Biüret yöntemi; Bu yöntem, proteinlerin yapsındaki peptid bağlarının, alkali çözeltide +2 değerlikli bakır ile verdiği rengin, spektrofotometrik ölçümüne dayanmaktadır. Kjeldahl yöntemi; Proteinlerin yapısındaki azotun amonyum iyonuna dönüştürülerek total nitrojen ölçülmesi prensibine dayanmaktadır. Folin-ciacaltu fenol ayıracı ile Lowry yöntemi; Proteinlerin yapsındaki tirozin ve triptofanın fosfotungusto-molibdik asit ile reaksiyona girerek verdiği mavi rengin ölçülmesi prensibine dayanır. Türbidimetri; Proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA triklo-asetisikasit gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığın içinden geçen ışığın, absorbansının ölçümüne dayanmaktadır. Nefelometri; Proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA triklo-asetisikasit gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığa çarparak yansıyan ışığın ölçümüne dayanmaktadır. İmmuno kimyasal yöntemler; Antijenle antikor birleşmesi spesifiktir. Erimiş bir antijen kendisine karşı hazırlanmış bir antikorla eşit oranlarda karşılaştırılırsa bir çökelme meydana gelir. Bu olaya presipitasyon denir. Bu yöntemle protein, antijen ve antikor miktarı tayin edilebilir. Başlıca immunokimyasal yöntemler; Radial immundiffüzyon RİD, Radio immunölçüm RİA, Radyoreseptör ölçüm RRA, Floroimmun ölçüm FİA, Kemilüminesans ölçüm, Enzim bağlı immuno absorbent ölçüm ELİSA, İmmunelektroforez olarak sayılabilir. Albümin ölçümü; Albümin ölçümünde klasik yöntem, Bromkrezol yeşili Bromcresol green BCG gibi anyonik boyalarla pH 4,2 de albüminin bağlanması ve verdiği absorbansın 628 nm de spektrofotometrik ölçümüdür. Amonyak ölçümünde dikkat edilecek noktalar; 1. Sigara içiminden en çok etkilenen parametre amonyaktır. Sabah numune alınacak hasta gece yarısından itibaren sigara içmemelidir. Sigara içen hasta testten önce duş almalı, temiz pijama giymelidir. Kanı alan teknisyen sigara içmeyen biri olmalı. 2. Laboratuvar ortamı ve cam malzemelerde amonyak kontaminasyonu olmamalı, 3. Kan alma sırasında, venin palpe edilerek aranmaması gerekir, kan alımı sırasında örneğin hava ile teması olmamalı, 4. Örnek içerisindeki azotlu maddeler yıkılarak amonyağa dönüşebilir, dolayısı ile numune alınır alınmaz buz dolu bir kaba alınmalıdır. En geç 15 dakika içinde santrifüj edilerek en kısa sürede çalışılmalıdır. Bilirubin ölçümü; Klasik yöntem Ehrlich ayıracı da denilen diazolanmış sülfirik asitin Diazo reaktifi bilirubinle reaksiyona girmesi ile oluşan azopirolün alkollü ortamda ölçülmesi ile total bilirubin bulunur. Aynı test, alkolsüz ortamda yapınca direkt bilirubin ölçülür. Sonuç olarak total bilirubinden, direkt bilirubin çıkarılırsa indirekt bilirubin hesaplanmış olur. Bilirubin ışıktan kolay zarar görür, en kısa sürede çalışılmalıdır. Serum bekleyecekse karanlık bir yerde saklanmalıdır. Kreatinin ölçümü; Klasik yöntem Jaffe reaksiyonudur. Burada alkali ortamda kreatinin’in pikrik asitle verdiği turuncu-kırmızı rengin spektrofotometrede ölçümü esastır. ÜRE “BUN” Birçok laboratuvar üre içindeki nitrojeni ölçerek BUN sonucu vermektedir. Bu nedenle üre ve BUN arasındaki ilişkinin bilinmesi önemlidir. Üre molekül ağırlığı 60 olan ve içinde iki adet nitrojen bulunduğundan 60 gr ürenin 28 gr’ı azottan gelir. 60/28=2,14 Bu ilişki Üre = BUN X olarak formüle edilir. Serumda total kolesterol ölçümü; Serumda total kolesterol, Lieberman-Buchard yöntemi de denilen, asetik asit, asetik anhidrit ve sülfirik asit karışımının, kolesterol ile reaksiyona girerek verdiği yeşil rengin 620 nmde spektrofotometrik ölçümü ile çalışılır. HDL kolesterol ölçümü; Apo B içeren lipoproteinler VLDL, LDL dekstransülfat-magnezyum klorür gibi polianyonlar ve sülfatlanmış polisakkaridler ile reaksiyona girerek çökerler. Eğer serumu dekstransülfat – magnezyum klorür kullanarak çöktürür ve 3000 devirde 30 dakika çevirdikten sonra, süpernatandan lieberman-buchard yöntemi ile kolesterol çalışırsak HDL tayin edilir. VLDL Kolesterol;Serumda ölçülen Trigliseridin 1/5’ i VLDL dir Trig/5 = VLDL LDL kolesterol düzeyi Friedwald formülü ile hesaplanır ; LDL = Total kolesterol – [ HDL + Trigliserid/5] * Burada unutulmaması gereken, bu formül trigliseridler 400 mg/dl fazla ise uygulanamaz. Ürik asitin ölçümü; Klasik yöntem, üratın alkali ortamda fosfotungustik asit ile reaksiyona girerek oluşturduğu mavi rengin tungsten mavi 670 nmde spektrofotometrede çalışılmasıdır. Plazma ile serum arasındaki farklar ; Serum, antikoagülan içermeyen düz tüpten elde ediliği için fibrinojen gibi pıhtılaşma faktörlerini içermezken, plazmada fibrinojen bulunur. Ayrıca bilirubin, kolesterol ve kreatinin dışında bir çok maddenin plazma ve serum konsantrasyonları farklılık gösterir. Umarım yukarıdaki bilgiler işinize yarar. Sınavda her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim. Başarılar… Dr. Ercan ÖZTÜRK Bu yazı 98969 defa okundu. Yazarın diğer yazıları

üre ile ürik asit arasındaki fark